Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Dünya Hayvanları Koruma Günü’nde, “Sahipsiz Hayvanlar Yol Haritası Basın Toplantısı” düzenledi. Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen toplantıya CHP Parti Meclisi üyeleri Mahir Yüksel, Cem Aydın, Berker Esen, ilçe belediye başkanları, Saadet Partisi TBMM Grup Başkanvekili Bülent Kaya, Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Doğan Aydal, DEM Parti İstanbul milletvekili Celal Fırat, bağımsız milletvekili Filiz Gencer, İBB bürokratları, sanatçılar ve çok sayıda hayvansever katıldı.
“Ne belediyeler ne de Türkiye Belediyeler Birliği bu kapsamda masaya davet edilmedi”
İmamoğlu, yaklaşık 45 dakika süren sunumunda, kamuoyu ile şu bilgileri paylaştı: “Bu özel günde, sizlerle son dönemin en çok tartışma yaratan sokak hayvanları ile ilgili yasal düzenlemeleri ve bizim bu konudaki aksiyon planımızı konuşmak üzere toplandık. Gerçekte 20 yıllık mevzuatın uygulanmasından sorumlu ve yetkili kurumların denetim ve takip görevlerini yerine getirmemiş olmaları nedeniyle, ileri boyutlara ulaşan bir sorundan söz ediyoruz. Evet, sokaklarda yaşayan hayvan sayısının artması, popülasyonun kontrol altına alınamaması gibi sorunlarımız var. Sorunun tek muhatabı haline getirilen belediyelerle hiçbir görüş alışverişi yapılmaksızın yapılan yeni düzenleme, belediyeleri idari ve adli yaptırımlarla karşı karşıya bırakır durumda. Ne ilçe belediyeleri, ne belde belediyeleri, ne büyükşehir belediyeleri ne de Türkiye Belediyeler Birliği, bu kapsamda masaya davet edilmemiş ve ortak görüş oluşturma konusunda hiçbir çalışma yapılmamış olması, gerçekten insanı derinden üzüyor. Sorumluluğu verdiğiniz kurumsal yapılarla bunu tartışmamanın hiçbir şekilde tarif edilebilir bir tarafı yoktur.”
“Bu anlayış hukuken, ahlaken ve vicdanen de kabul edilemez”
“Bu anlayış hukuken, ahlaken ve vicdanen de kabul edilemez. Bununla birlikte kökünden yanlış bulsak da yayınlanmış kanunu görmezden gelemeyiz. Ancak en sonda söyleyeceğimi baştan söylemek istiyorum: İBB Başkanı olarak, bu süreçle ilgili stratejik yaklaşımımızı 5 başlıkta özetlemek ve vatandaşlarıma söz vermek istiyorum: Bu süreçte, tek bir sokak hayvanının bile uyutulmasına asla izin vermeyeceğiz. İBB olarak elimizden gelen tüm imkanları seferber ederek, kısırlaştırma, aşılama ve barınma imkanlarını geliştireceğiz ve 16 milyonun huzurunu sağlayacağız. İlçe belediyelerini sürece daha fazla dahil ederek, sokak hayvanlarının tedavi, koruma ve barınma alanlarını geliştireceğiz. Toplumsal dayanışma ve yardımlaşma kampanyalarıyla sokak hayvanları için sürdürülebilir şekilde sahiplendirme ve yaşatma imkanlarını genişleteceğiz. Sonuçta da yaklaşan, inşallah daha güçlü bir iktidar döneminde, daha demokratik bir iktidar döneminde, ülkemizi ileriye taşıyacak, her hususu halkıyla beraber paylaşacak bir iktidar döneminde, uzmanlarla, meslek örgütleriyle, sivil toplum örgütleriyle ve vatandaşlarımızla çalışarak, bu yasanın hukuken, ahlaken, vicdanen uygulanabilir, bilimsel ve doğru versiyonunu hep birlikte hazırlayıp milletimizin hizmetine sunacağız.”
“Biz ‘hayvanları korumaktan’, ‘hayvanları uyutmaya’ nasıl geldik?”
“Dünyadaki uygulamalar gösteriyor ki, toplum tarafından kabul görmeyen dayatmacı politikalar, toplum vicdanında derin yaralara ve duygusal zedelenmelere yol açıyor ama sorunun çözümünde etkili olmuyor. Açıkça görünüyor ki; 5199 sayılı “Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair 7527 Sayılı Kanun” da beklenen etkiyi yaratmayacak. 2004 yılında yürürlüğe girmiş olan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, aynı dünyayı paylaştığımız hayvanların korunması ve refahının sağlanması amacını taşıyordu. Dikkatinize sunarım; mevcut iktidar tarafından çıkarılmış olan bu kanunun adı ‘Hayvanları Koruma Kanunu’ydu. Tam da burada bir soru sormak isterim: Biz ‘hayvanları korumaktan’, ‘hayvanları uyutmaya’ nasıl geldik? Hayatın diğer alanlarında olduğu gibi, vatandaşın sesine kulak vermekten uzaklaşmış ve ne yazık ki ‘her şeyi ben bilirim ve ona göre uygulama yaparım’ zihniyet yüzünden. Zaten 5199 sayılı yasanın hükümleri eksik uygulanmış, denetim yapılmamış, merkezi idare tarafından kanunun uygulanmasına yeterli kaynak sağlanmamıştı. Bu eksiklikler, sokak hayvanlarının korunması ve popülasyon kontrolünde ciddi problemlere sebep olmuş; sağlıksız koşullarda yaşadıkları için, zaman zaman saldırganlaşan sokak hayvanlarının neden olduğu vakaların artmasına yol açmıştı. Yasa; merkezi idare ile yerel idareler arasında ciddi ihtilafların doğmasına, toplumda gereksiz ayrışma ve tepkilere neden oldu. Bu son yasanın ortaya koyduğu en derin sorun budur. İşte bu yapacağımız çalışma ve bu ortaklaşa üreteceğimiz, birlikte bu sorunu çözme yolculuğunun da tam da bu ayrışmayı da ortadan kaldıracağına yürekten inanıyorum.”
“Ülkemizde 4 milyon civarında sahipsiz köpek olduğu varsayılıyor”
“Yasa değişikliğini değerlendirdiğimizde, öne çıkan temel sorunları şöyle görüyoruz: 20 yıldır yürürlükte olan önceki kanunun işlevsiz kalmasının ana nedeni, denetimsizlikti. Eski kanundaki temel strateji, ‘yakala-aşıla-kısırlaştır-yerine bırak’ iken, yeni yasa ile ‘yakala-aşıla-kısırlaştır-sahiplendirilinceye kadar barındır’ olarak belirlenmiştir. Barındırma süresi belirsizdir. Ülkemizde son 20 yılda, yerel yönetimler tarafından, toplam 322 bakımevi inşa edilmiştir. Toplam 1.406 belediyemizin olduğu düşünüldüğünde, belediyelerin büyük çoğunluğunda hayvan bakımevi olmadığı aşikar. Ülkemizde 4 milyon civarında sahipsiz köpek olduğu varsayılıyor. Mevcut 322 bakımevinin 105.000 hayvanı barındırma kapasitesi olduğuna göre, yaklaşık 3.900.000 civarında köpeği barındırmak için, her biri ortalama 2.000 kapasiteye sahip olmak şartıyla, 1.950 bakımevine daha ihtiyaç var demektir. Yeni kanun, yerel yönetimlerin 2028 sonuna kadar yerel yönetimlerin hayvan bakımevlerini inşa etmesini hüküm altına alıyor. Ancak bu süre sonuna kadar toplanacak kapasite fazlası köpeğin ne olacağına dair de kanunda ne yazık ki açık bir hüküm bulunmamaktadır.”
“Ekonomik krizde, böyle bir bütçeyi yerel yönetimlerin oluşturması imkansızdır”
“Büyükşehir, il ve nüfusu 25 bini aşan diğer belediyelerin bütçelerinin binde 3 ile binde 5’i arasında değişen bir oranının hayvan bakımevleri kurmak, hayvanların bakım, rehabilitasyon ve diğer ihtiyaçlarını sağlamak için kullanılması öngörülüyor. Bir hayvan bakımevi kurmak için, minimum 100 milyon TL finansa ihtiyaç olduğunu biliyoruz. İnşa edilmesi gereken 1.950 bakımevi için de yaklaşık 200 milyar TL finansa ihtiyaç olacaktır. Yapım sonrasında hizmeti sürdürebilmek için de yılda 50 milyon lira civarında bir işletme ihtiyacının da olduğu net. Bu da her yıl yaklaşık 100 milyar liralık ek bir finans demek. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik krizde, bu sürede böyle bir bütçeyi yerel yönetimlerin oluşturması imkansızdır. Özellikle, nüfusu 25 bini aşan birçok belediyenin, mevcut bütçeleri ile böyle bir hizmeti ne kadar yetkin sunabileceği konusu önemli bir soru işareti oluşturuyor. Yasayla, merkezi idarenin görevi ise denetleme ve ‘teşvik verme’ olarak tasarlanmış, ancak somut kurallara bağlanmamıştır. Yasa çıkmasına rağmen, uygulamayı düzenleyecek yönetmelikler çıkarılmadığından, uygulamada sorunlar yaşanmaktadır.”
“39 ilçe belediyesi ile birlikte geniş katılımlı ve çözüm odaklı bir çalıştay gerçekleştirdik”
“İBB olarak, yeni yasanın yol açacağı çeşitli sorunları da öngörerek, 1 Ağustos 2024 tarihinde, 39 ilçe belediyesi ile birlikte geniş katılımlı ve çözüm odaklı bir çalıştay gerçekleştirdik. 39 ilçe belediyemizin Veteriner İşleri Müdürlüğü ve diğer yetkilileriyle gerçekleştirdiğimiz bu çalıştayda, pek çok konuda fikir birliğine vardık. Üst Yapı Şube Müdürlüğümüz tarafından tasarlanan modüler hayvan bakımevi projesini orada tanıttık. Görüldüğü gibi biz, parti ayrımı gözetmeden ve ortak akılla sorunun yönetilmesine kesinlikle öncelik veriyoruz. Zaten bu sorunun, bütünlükçü bir biçimde halkımızın her bireyinin bilgilendirilmesi dışında bir çözümün mümkün olmadığı da ortadadır. Yıllarca ihmal edilmiş olan popülasyon kontrolü sorununu, hayvanların refahı, etik, bilim ve yaşam hakkı kavramları çerçevesinde ele almak zorundayız. Gerekli sağlık koşullarını sağlama, geniş çaplı kısırlaştırma ve sahiplendirmenin çok yönlü ve çok paydaşlı bir katılımla sağlanabileceği de önemli bir gerçek. İBB olarak, işte bu bakış açısıyla ‘Sokakta Yaşayan Can Dostlarımız İçin Destek ve Popülasyon Yönetim Projesi’ hazırladık.”
İBB projelerini paylaştı
“Ama proje detaylarına geçmeden önce, İBB olarak son yıllarda yaptıklarımızdan da kısaca söz etmek isterim. İBB’nin aşılama ve kısırlaştırma çalışmaları, görevde olduğumuz süre boyunca artarak devam etti. Son 8 yılda İstanbul’da kuduz vakasına rastlanmadığını memnuniyetle söylemek isterim. ‘Sahiplen İstanbul’ projemiz kapsamında, sivil toplum kuruluşları ve gönüllülerle iş birliği yaparak, projeler geliştirdik. ‘SemtPati’ uygulamasıyla, sahiplendirme kampanyalarımıza devam ederken, saha gönüllüleriyle de birlikte çalıştık. On binlerce hayvanın kısırlaştırılmasını sağladık. Sokak hayvanlarını yakalama, muayene, tedavi, müşahede, kısırlaştırma, aşılama ve sahiplendirme gibi hayvan rehabilitasyon çalışmaları için 6 tane hayvan bakımevimiz mevcut. Son olarak Kadıköy Hasanpaşa’daki Sahipsiz Hayvan Hastanesi projesini tamamladık. Maltepe ve Ataşehir Hayvan Bakımevi ve Bahçeli Yaşam Merkezi projelerinde ise, ilçe belediyelerimizle ortak çalışmalarımız en üst seviyede devam ediyor. Bu iki merkezimiz, birbiri ile iş birliği içerisinde görev alanları çakışmadan, birbirini tamamlayacak şekilde bütüncül bir bakış açısı ile hayata geçecek. Ayrıca tahsisli arazisi bulunan Tuzla ilçemiz ve tahsis süreci tamamlanmak üzere bulunan Kartal ilçemizdeki Hayvan Bakımevi ve Bahçeli Yaşam Merkezi projelerini de hızla planlıyoruz. Diğer ilçe belediyelerinin arazi tahsisinin tamamlanması durumunda, parti ayrımı gözetmeksizin, bütüncül olarak ortak çalışma ve projeleri birlikte yapmaya, İstanbul'un ihtiyacı olan her bölgede, özellikle bu alanları büyütmeye devam etme konusunda kararlıyız. Ve buna göre bütçe planlamamızı yaptık.”
Yapılacakları 6 maddede anlattı
“’Sokakta Yaşayan Can Dostlarımız İçin Destek ve Popülasyon Yönetim Projesi’yle, bu büyük ahlaki ve vicdani sorunun sürdürülebilir çözümüne odaklanıyoruz. Proje kapsamında, alanda şimdiye kadar yaptıklarımızı, şu 6 temel amaçla daha da yukarıya taşıyacağız: Sahipsiz hayvanların sağlık hizmetlerine erişimini artırıp, yaşam koşullarını iyileştirerek, dostlarımızın refahını yükseltmek. Kısırlaştırma ve aşılamalar yoluyla, sokakta yaşayan hayvanların sayısını sürdürülebilir bir şekilde denetim altına almak ve mutlak popülasyon kontrolünü sağlamak. Paydaşlarla iş birliği halinde, bakımevi, tedavi ünitesi, hayvan hastanesi, araç-gereç-ekipman insan kaynağı kapasitesinin arttırılması yoluyla etkin bir performans ortaya koymak. Sokakta yaşayan hayvanlara yönelik olumsuz tutumları değiştirmek, projeye destek vermeleri için vatandaşlarımızı bilgilendirmek ve sahiplenmeyi teşvik etmek. Veteriner hekim odaları, veteriner fakülteleri, veteriner klinik ve hastaneleri, yerel yönetimler, barolar, STK’lar, gönüllüler gibi paydaşlar arası etkin bir iş birliği sağlamak. Kurumsal yapımızı geliştirmek, hayvan ve insan sağlığını daha güçlü korumak amacıyla Veteriner Hizmetleri ve Veteriner Halk Sağlığı Dairesi’nin kurulabilmesi için mevzuat değişikliği yapılmasını sağlamak ve Veteriner İşleri Müdürlüğü olmayan ilçelerde kurulması için destek olmak.”
“4.869 olan kapasitemizi, 2 yıl içinde 20.000’e çıkarmayı hedefliyoruz”
“Proje amaçlarına ulaşmak için, öncelikle tesis, ekipman ve insan kaynağı kapasitesini geliştireceğiz. Hedefimiz, şu alanlarda atılımlar yapmak olacak: Mevcut tedavi üniteleri, bakımevi, hayvan hastanesi kapasitelerini geliştireceğiz. Vetbüs, Motovet, Hayvan Nakil Aracı, Vet Kabin gibi araçlarımızın sayısını artıracağız. Veteriner malzeme-ekipman ve sağlık teçhizatı sayısını ve kapasitesini artıracağız. Örneğin; İBB bünyesindeki tesislerimizde, halen 4.869 hayvan barındırma kapasitesi bulunuyor. 2 yıl içinde kapasitemizi, hayvanlara eşzamanlı sağlık hizmeti sunacak ve tedavilerini sağlayacak şekilde, 20.000’e çıkarmayı mutlak hedefliyoruz. Kapasitemizi, öncelikle yardıma ihtiyaç duyan hayvanlar ve kısırlaştırma vakaları için kullanacağız. Ayrıca, modüler hayvan bakımevi projesine de hız kazandıracağız. 4 yıllık proje sonunda alet, ekipman ve personeli ile birlikte İBB olarak, 40.000 hayvan barındırma kapasitesine bu şehirde ulaşmak zorundayız, diyerek, bu yolculuğu güçlü bir şekilde harekete geçirmeye karar verdik.”
“İlçe belediyelerimiz de çözümün aktif parçası haline gelecek”
“Ancak bilinmelidir ki, bu hedeflere ulaşmak için, merkezi bütçeden destek verilmesi ve yeni alan tahsisleri şarttır. İBB olarak, ilçe belediyelerimize yeni hayvan bakımevi projelendirme, inşa ve işletme aşamalarında destek sağlayacağız. Sonuçta, ilçe belediyelerimiz de çözümün aktif parçası haline gelecek bu şekilde. İlçe belediyelerinin mevcut 6.000 olan toplam kapasitesi, diliyor ve istiyoruz ki, iş birliğini en üst seviyede tutar isek, bütün ilçe belediyelerimizle bugüne kadar yaptığımız hazırlıklarda bir arada olduğumuz gibi, bundan sonra da birlikte hareket edebilirsek, 2026 yılının sonuna kadar 20.000’e, 4 yıllık proje sonunda ise 40.000’e ulaştırmayı hedefliyoruz. İlave olarak Vetbüs, Motovet, Çiftlik Hayvanı Nakil Aracı gibi araçlarımızı uygun donanım ve teknolojiyle donatacağız. İlçe belediyelerinin araç ihtiyacının saptanması ve sayılarının artırılması konusunda da iş birliği içerisinde olacağız. Rehabilitasyon, Kısırlaştırma ve Aşılama Programı çerçevesinde veteriner fakülteleri, Veteriner Hekimler Odası koordinasyonunda veteriner klinikleri ve hayvan hastaneleri ile iş birliği yapacağız.”
“Kısırlaştırma ve sahiplendirmeyi ülke genelinde kampanyaya dönüştüreceğiz”
“Bizim dönemimizde, İBB olarak, yıllık ortalama 33 bin kısırlaştırma yaptık. Bu projeyle yılda 50 bin ve 4 yılın sonunda 200 bin hayvanın kısırlaştırılmasını ve aşılanmasını hedefliyoruz. İlçe belediyeleri ve muhtarlıklarla iş birliği yaparak, kentimizdeki 600’ü aşkın besleme noktalarının sayısını, popülasyon sıklığını da dikkate alarak, çevreyi kirletmeyecek şekilde düzenleyeceğiz. Ayrıca, koruluk ve ormanlık alanlardaki besleme noktalarımızı artırarak, açlığa bağlı saldırganlığın da önüne hep birlikte geçmiş olacağız. İstanbul'daki petshop ve üretim çiftliklerinin düzenli biçimde denetlenmesini sağlayacağız, sağlıksız koşullarda faaliyet gösterenlerin kapatılması için, ilgili kurumlarla mutlak iletişimde olacağız ve süreci takip edeceğiz. Kısırlaştırma ve sahiplendirme işlemlerinin kırsal bölgeler de dahil olacak şekilde ülke genelinde bir kampanyaya dönüştürülmesi için, en etkin tanıtım ve girişimler noktasında etkin bir kurum olacağız.”
“İstanbul’da, yılda 5.000 sahiplendirme hedefliyoruz”
“Bu anlamda diliyor ve istiyorum ki, bu işe gönül vermiş, gerçekten vicdanen hepimizi rahatsız edebilecek bu tür görüntülerin ortadan kalkması adına, bu kampanyaya toplumun her kesimini, sanatçısını, yöneticisini, iş insanını, siyasetçisini, her kesimini kapsayacak bir biçimde sağlayacağımızı ve hiç kimsenin buna hayır demeyeceğini şimdiden hissedebiliyorum. Yapacağımız kampanyalarla, İstanbul’da, yılda 5.000 sahiplendirme hedefliyoruz. İmkânı olan vatandaşlarımızın ve özellikle kurumsal firmaların bu konuda bizlere daha aktif katkı vermelerini bekliyoruz. Yani biz bu konuda çok özel çalışmalar yaptık. İştiraklerimiz, yapılarımız, binalarımız… Örneğin; her fabrika mutlaka bu konuda harekete geçebilir, sanayi tesisleri, iş merkezleri gerçekten bu konuda çok etkin davranabilirler ve bize çok büyük katkı sunabilirler. Bu konuda özellikle hem Ticaret Odası hem Sanayi Odası üzerinden çok etkili bir çalışmayı ve kampanyayı harekete geçireceğimizi de belirtmek isterim. Tabii başka yerler de ekleyebiliriz. Okulları ekleyebiliriz. Yani her okulun bir hayvan sahiplenmesini ekleyebiliriz. Başka alanları ekleyebiliriz. Yaş gruplarının uygun olduğu yapıları veya birtakım sistemleri ekleyebiliriz.”
“Kurumsal sahiplendirme sürecine ağırlık vereceğiz”
“Bu kapsamda, SEMTPATİ mobil uygulamasını daha da yaygınlaştırarak, kamuoyundaki bilinirliğinin arttırılmasını planlıyoruz. Bunun dışında, sahipsiz hayvanların kendi kurumumuz ve iştirak şirketlerimiz de dahil olmak üzere, diğer kamu kurum ve kuruluşları ile şirketler ve özel sektör kuruluşları ile iş birliği içerisinde kurumsal sahiplendirme sürecine ağırlık vereceğiz. Veteriner hekim, tekniker ve teknisyen sayılarımızı gerektikçe artıracak ve can dostlarımıza en iyi hizmeti sağlayacağız. Veteriner fakülteleriyle, yeni teknik ve teknolojiler konusunda personelimizi daha da geliştirecek eğitimler için iş birliği yapacağız. Kendi personelimiz dışında, besleme, sahiplendirme, bilinçlendirme kampanyalarında görev alacak gönüllülerimize de kapılarımız sonuna kadar açık olacak. Projenin koordinasyonu, yönetimi, denetimi ve takibi için bir ‘Proje Yönetim Ekibi’ oluşturacağız. Proje Yönetim Ekibi, proje hedeflerinin gerçekleştirilmesine odaklanacak; elde edilen sonuçları toplumla düzenli olarak paylaşacağız.”
“Hayatın her alanında demokratik katılıma ve ortak akla önem veren bir ekibiz”
“Biz, hayatın her alanında demokratik katılıma ve ortak akla önem veren bir ekibiz. Ne yapıyorsak alanın uzmanları, akademisyenler ve vatandaşımızla birlikte yapıyoruz. Özellikle ortak akla önem veren bir ekibiz. Ben her zaman söylüyorum. Bütün kamu yöneticileri, özellikle köşeye sıkıştığınızda ve karar alamadığınızda, ilgili arkadaşlarınızı, ilgili kurum ve kuruluşları masanıza davet edin. Masanızı genişletin. Bu şehrin ve bu ülkenin insan kaynağı buna yeter. İnanın size göstereceği karar ya da ortaya koyacağı irade pusulanız olsun. Sizi asla yanıltmaz, diyorum. Milletin ortak aklına güvenin, diyorum. Biz, her zaman ne yapıyorsak, alanın uzmanlarını, akademisyenlerini ve özellikle vatandaşlarımızı temsil eden bu alandaki hassas kurum, kuruluş ve grupları da sürecin içerisine davet ediyor ve birlikte bu süreci yapıyoruz.”
“İBB hayvanları koruma konseyi oluşturacağız”
“Bu çerçevede, projenin sürdürülebilir biçimde yürütülmesi için, bir ‘İBB Hayvanları Koruma Konseyi’ oluşturacağız. Ekim sonuna kadar faaliyete geçireceğimiz Konsey içinde, şu paydaşlardan katılımcılar olacak: İlgili Bakanlıklar, Valilik ve İstanbul İl Müdürlükleri, ilgili kamu kurum ve kuruluşları; Veteriner Fakülteleri ve Veteriner Klinikleri- Hayvan Hastaneleri; ilçe belediyeleri veteriner birimleri, Veteriner Hekimler Odası, sokak hayvanları ile ilgili sivil toplum kuruluşları; hayvanseverler; çevre il belediyeleri ve ilgili kurumları, muhtarlıklar, barolar, diğer sivil toplum kuruluşları ve hayvan sahipleri. web sitemizden bize başvuracak paydaşlarımızla, konseyin oluşmasını sağlanacağız. Çalışma usul ve esaslarını mevzuatla tanımlayacağımız bu konseyde alanın uzmanlarıyla sokak hayvanları ile ilgili bütün sorunları tartışacak ve çözüm önerileri birlikte belirleyeceğiz.”
Gönüllülere “destek” çağrısı
“Ana çerçevesini sizlere sunmuş olduğum projenin başarıya ulaşmasında, finansal kaynakların geliştirilmesi ve sürdürülebilir kılınması hayati önemdedir. Bu nedenle, kamu bütçesinin yanı sıra bağışlar ve sponsorlukların, sivil toplum kuruluşları ile kurumsal firmalar tarafından sağlanan fonların önemi büyüktür. Bu çerçevede bir de ‘Gönüllü Destek Hattı’ oluşturduk. Gönüllüler; mama, bakımevi, alet ekipman gibi konularda ayni ya da nakdi hangi yardım desteği yapmak istiyorlarsa, bu hattımızı arayarak destek olabilecekler. Tüm İstanbulluları bu konuda duyarlı olmaya davet ediyorum. Duyarlılığı, sadece sözde değil, davranış biçimi olarak yaşamımızın bir parçası olarak hayata geçirdiğimiz gibi, imkanı olan hemşerilerimizin bu sürece katkı sunmasının, gerçekten İstanbul adına bir vicdan hareketini, bir sevgi ve toplumsal saygı, doğaya saygı, canlıya saygı hareketini güçlü kılacağına ve başarıya kavuşturacağına olan inancım tamdır.”
“Vahşi şehirleşme ve yapılaşma, bu tür doğal çarpıklıkların oluşmasında etkin bir süreç”
“İfade ettiğim gibi; bu mesele, yerel yönetimlerin boyunu aşan, gerçekten büyük bir meseledir. Çünkü sorun, özellikle son dönemde, 20-25 yıllık bir süreç içerisinde, büyüyerek artmıştır. Vatandaşlarımızın ve çeşitli kurumsal paydaşların bu konuya sahip çıkmaları çok önemlidir. Şunu bilelim ki; özellikle vahşi şehirleşme ve yapılaşma, bu tür doğal çarpıklıkların oluşmasının sağlanmasında ya da oluşmasında etkin bir süreci ortaya koyar. Doğal ortamların yok olması ve gerçekten tahminin çok üzerindeki bir kısım şehirleşme, kentleşme, çarpık yapılaşma, aynı zamanda en çok doğal yaşamın ve doğa içerisindeki canlıların yok olmasının ya da bir şekilde bu tarz kritik sorunlar oluşmasına nasıl yüksek derecede katkı sunduğunu da unutmamak gerekir. Bu bakımdan mesele, hepimizin meselesidir.”
“Vatandaşların konuya sahip çıkmaları önemli”
“Vatandaşlarımızın ve çeşitli kurumsal paydaşların bu konuya sahip çıkmaları çok önemlidir. Bu maksatla, İBB ve ilçe belediyelerimizin tüm kamusal gücüne ilaveten bakımevi genişletilmesi ve yenilenmesi, mama ihtiyacının ve veterinerlik hizmetlerinin karşılanması amacıyla İstanbul Vakfı üzerinden ‘Hepimize Yer Var’ fonu kuracağız. Hayata geçireceğimiz, ‘Hayvan Dostu Şirket Sertifikası Programı’ da kurumsal sosyal sorumluluk projelerinin, hayvan refahına yönlendirilmesini sağlayarak, sorunun çözümünde önemli olacak. Hayvan Dostu Şirket Sertifikası Programı; özel sektörün bu alandaki potansiyelini harekete geçirerek, hem sokak hayvanlarının yaşam koşullarını iyileştirmeyi hem de şirketlere sürdürülebilir ve etik bir iş modeli sunmayı hedefliyor olacak. İstanbul Maratonu, Askıda Mama, Pati Festivali, Hayvan Dostu Şirket Sertifikası Programı ve Pet Ürünleri Üretimi Projesi’nden elde edilecek gelirlerle, sahipsiz hayvanlara destek vereceğiz. Pet Ürünleri Üretimi Projemizle, geri dönüştürülmüş malzemelerden bakımevi ekipmanları üretilmesini sağlayacağız. İştirak şirketlerimizin atık yönetim sistemlerini de bu projeye entegre ederek, üretilen malzemeleri bakımevlerine ücretsiz olarak ulaştıracağız. Üretim fazlası pet ürünlerinin Halk Ekmek, Beltur gibi şirketlerimiz aracılığıyla satılmasını sağlayacağız. Buralardan elde edilecek gelir, şeffaf bir biçimde ‘Hepimize Yer Var’ fonuna aktarılacak. Yetişkinler ve özellikle çocuklarımıza, bilinçli hayvan dostu eğitimler verilmesi için, başta meslek odaları olmak üzere, ilgili kurumlarla iş birliği yapacağız.”
“Kangren olmuş büyük sorunu, demokratik katılımla, ortak akılla ve hep birlikte çözebiliriz”
“Yıllar içinde kangren olmuş büyük sorunu, demokratik katılımla, ortak akılla ve hep birlikte çözebiliriz. Çözüm için hepimize sorumluluk düşüyor. Biz, yerel yönetimler tarafında projenin sağlıklı yürüyebilmesi için, teknolojiyi ve dijital çözümleri de kullanacağız. VETNET olarak bilinen ‘Hayvan Takip Sistemimizi’ daha üst seviyeye taşıyıp, etkinliğini arttıracağız. Ayrıca veri analitiği ve yapay zekâdan da yararlanacağız. Toplanan verileri, hayvan popülasyonun yoğun olduğu bölgeleri, sağlık sorunlarını ve diğer sorun alanlarını analiz etmek için etkili bir şekilde kullanılacağız. Buradan bir söz daha vermek istiyorum. Her ne yapıyorsak yapalım, mutlak düzenli olarak kamuoyuna ve paydaşlarımıza rapor edeceğiz. Sorunun çözümünde akıldan, bilimden, milletin sesine kulak vermekten asla vazgeçmeyeceğiz. Ve tekrar ediyorum: Hiçbir sokak hayvanın uyutulmasına izin vermeden toplumsal güvenliği sağlamak için, en üst seviyede gayretle imkanlarımızı, milletimizi, vatandaşlarımızı seferber edeceğiz ve bu sorunu, sürdürülebilir bir biçimde, bu güzel şehrimizde başta olmak üzere, örnek olsun diye bütün şehirlere, bütün ülkeye yaymak adına da etkin bir gayretin içerisinde olacağız.”
“Toplumsal anlamda çok derin bir sınav”
“Sokakta Yaşayan Can Dostlarımız İçin Destek ve Popülasyon Yönetim Merkezi’mizle, aynı zamanda milletimizin yüce gönlüne ve vicdanına uygun dayanışma ve çözümler geliştirerek, birlikte yol alacağız. Hiç kimsenin hassasiyetini ötekinden daha üstün ya da değersiz görmeden, hepimiz ve her bir canlı için en doğru ve en adil olanı yapacağız. Bu konuda kararlıyız. Bütün İstanbulluları bizimle birlikte hareket etmeye ve oluşturacağımız İstanbul Büyükşehir Belediyesi Hayvanları Koruma Konseyi'ne dahil olarak, fikir üretmeye, paydaş olmaya, katkı sunmaya davet ediyoruz. Mümkünse, sahipsiz can dostlarımızı mutlak sahiplenmeye, gönüllü olmaya ve özellikle karınca kararınca, gücü ne kadar ise, gönlünden koptuğu kadar, mutlak bir seferberlik ruhu ile Hepimize Yer Var Fonu’na destek olmaya da davet ediyorum. Çünkü tek yolu var; birlikte başarabilmek. Hep birlikte başaracağız. Önemli bir sorundur. Hep söylüyorum; bu bir vicdan yolculuğudur, bu bir adalet yolculuğudur. Bu aynı zamanda bir sevgi yolculuğudur, bir hoşgörü yolculuğudur. Toplumsal anlamda çok derin bir sınavdı.”